• Gurudwara

    Taş Ustası

    Deniz kıyısında ihtiyar bir taşçı, kayayı yontmaktadır. Güneş onu yakıp kavurur. O da Tanrıya yakarır keşke güneş olsaydım diye. “Ol” der Tanrı. Güneş oluverir. Fakat bulutlar gelir örter güneşi, hükmü kalmaz. Bulut olmak ister. “Ol” der Tanrı. Bulut olur. Rüzgâr alır götürür bulutu, rüzgârın oyuncağı olur. Rüzgâr olmak ister bu kez. Ona da “Ol” der Tanrı. Rüzgâr her yere egemen olur, fırtına olur, kasırga olur. Her şey karşısında eğilir. Tam keyfi yerindeyken koca bir kayaya rastlar. Ordan eser burdan eser, kaya bana mısın demez! Bildiniz, Tanrı kaya olmasına da izin verir. Dimdik ve güçlü durmaktadır artık dünyaya karşı… Bir sabah sırtında bir acı ile uyanır. Bir ihtiyar taşçı, kayayı yontmaktadır……

  • Gurudwara

    Çok Fazla Konuştum

    Nehrin kenarında oturup suyun sesinin ve ağaçlar arasından geçmekte olan rüzgârın fısıltılarının tadını çıkarmakta olan bir ustaya bir adamın gelip “yolun özünü bana tek bir sözcükle ifade edebilir misiniz?” diye sorduğu anlatılır. Usta sanki soruyu hiç duymamışçasına sessiz kalmış, tamamen sessiz. Soruyu soran, “Sağır falan mısınız?” demiş. Usta da, “Sorunu duydum ve cevabını da verdim! Cevap sessizliktir. Sessiz kaldım; bu boşluk, bu ara benim cevabımdı” demiş. Adam, “Ben bu kadar gizemli bir cevabı anlayamıyorum. Biraz daha açık olamaz mısınız?” diye sormuş. Bunun üzerine usta kumların üzerine parmaklarıyla küçük harflerle “meditasyon” yazmış. Adam, “Şimdi okuyabiliyorum. Başlangıçtan birazcık daha iyi. En azından üzerinde düşünüp taşınacağım bir sözcüğe sahibim. Ama biraz daha netleştiremez…

  • Gurudwara

    Evlenmeden Önce

    “Evlenmiş boşanmış, elli yaşlarında aklı başında biri olarak tanıdığım Hanımefendi’ye üzerinde çalıştığım ‘EVLENMEDEN ÖNCE’ adlı kitaptan söz ettim. Doğan Bey dedi, şimdiki aklımla yeniden evlenecek olsam, kişiyi daha iyi tanımak için şu dört durumda nasıl davrandığını görmek isterdim. Anlatmamı istermisiniz? Anlatmasını rica ettim, kısaca şöyle açıkladı: 1- Aç olduğu zaman nasıl hissediyor ve nasıl davranıyor, ona bakardım. Duygusal bakımdan olgun değilse, aç insan sabırsız ve bencil davranmaya başlıyor. 2- Öfkeli olduğu zaman, bir şeye kızdığı zaman nasıl konuşuyor, nasıl davranıyor, dikkatle gözlerdim. Bencil insanın kızgınlığı ile olgun insanın kızgınlığı farklıdır. Diyebilirim ki bir insanın olgunluğunun en iyi göstergesi öfkesini nasıl yönettiğidir. 3- Kendini yalnız hissettiği zaman ne yapıyor? İçine kapanıp…

  • Gurudwara

    Bir İpin Hesabı

    Kasabanın birinde zengin bir tüccar yaşarmış. Öleceği vakit vasiyetinde: “Ben mezara konulduğum gün kim gelir benimle bir gece mezarda kalırsa ona servetimin yarısını bırakacağım” demiş. Çoluğu çocuğu, akrabaları servetin yarısı bırakılmasına rağmen bunu yerine getiremeyeceklerini düşünüyorlarmış. Kısa bir müddet sonra adam ölmüş. Adamın vasiyeti kasabada zaten meşhurmuş. Bunu duyanlardan biri de kasabanın en ücrâ köşesinde yaşayan hamalmış. Adamın öldüğü haberini duyunca yakınlarına kendisinin bir gece mezarda kalabileceğini söylemiş. Bunun üzerine cenaze merasiminden sonra hamalı da adamla birlikte kabre koymuşlar. Hamal: “Zaten bir tane ipim bir tane de küfem var. Kaybedecek bir şeyim yok. İyi ettim de bu adamla buraya girdim. Çıktığımda kasabanın hatırı sayılır insanlarından biri olacağım” diye düşünüyorken bir…

  • Gurudwara

    Korku

    Bir Hint masalına göre, kediden korktuğu için devamlı endişe içinde yasayan bir fare vardır. Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür. Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya başlar. Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya baslar. Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkan yok. Onu eski haline döndürür. Ve der ki, “Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüreği var. O yüzden ben sana yardım edemem.” Ünlü yazar Shakspeare, günümüz yaşamına çevrildiğinde sanki bu masalı biliyormuş ve de özetlemek istiyormuş gibi bu konuda söyle demiş : “İnsanların çoğu; Sevmekten…

  • Gurudwara

    Gerçek

    Hz. Mevlana’nın bir sözü var : ” Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Bugün hayat veren su yarın sizi boğabilir…“ Bu sözü okuduğumda, ne var ki bunda? Bu zaten suyun özelliği değil mi? diye düşündüğümü hatırlıyorum. Sonra iki dilenci hakkında bir hikaye duydum… Bir gün bir kilisenin kapısında iki dilenci peydah olur. Biri temiz pak nur yüzlü, diğeri pasaklı, karanlık suratlı, insanların yüzüne bakmaktan kaçındıkları cinsten… Temiz, pak olanın önünde bir yazı; “Ben yoksul bir Hristiyanım, lütfen yardım edin.” Karanlık suratlı olanın da önünde bir yazı var; “Bütün varlığını kumarda ve zinada kaybetmiş bir Yahudiyim. Paraya ihtiyacım var.” Pazar ayininden çıkanların hepsi, öfkeyle Yahudi dilencinin önünden geçip, nur yüzlü Hristiyan dilenciye…

  • Gurudwara

    Aydınlık

    Bilgenin biri öğrencilerine sorar; “Geceyle gündüzü nasıl ayırırsınız “? Öğrencilerden biri; “Uzaktan koyunla keçiyi ayıramıyorsam akşam olmuş demektir” der. Bir başkası; “İncir ağacını, zeytin ağacından ayırdığım zaman sabah başlamıştır.”… Bunun gibi pek çok yanıt gelir. Daha sonra öğrenciler bilgeye kendisinin ne düşündüğünü sorarlar. O da şöyle der; “Yürürken yoluma çıkan erkeği; Yoksul mu, zengin mi diye bakmadan, milletine, ırkına, dinine aldırmadan kardeşim sayabildiğimde, Ve yine yürürken karşıma bir kadın çıktığında; Güzel mi, çirkin mi, siyah mı, beyaz mı diye ayırmadan ona kız kardeşim diyebildiğimde anlarım ki sabah olmuş, aydınlık başlamıştır…”🙏

  • Gurudwara

    5 Altına 5 Elma

    Kralın biri taht odasında otururken, pencereden sesler gelmiş; ”Güzel elmalarım vaaaaaar!” Bakmış, yaşlı birisi, at arabasında elma satıyor. Etrafında müşteriler. Kralın canı çekmiş ve baş vezirini çağırmış; -Al sana beş altın, koş bana elma al. Baş vezir, vezirlerden birisini çağırmış; -Al sana dört altın, koş elma al. Vezir saray görevlilerinden birisini çağırmış; -Al sana üç altın, koş elma al. Saray görevlisi muhafız komutanını çağırmış; -Al sana iki altın, koş elma al. Komutan nöbetçiyi çağırmış; -Al sana bir altın, koş elma al. Nöbetçi çıkmış yaşlı ihtiyarı yakasından tutmuş ve -Hey sen, ne bağırıyorsun? Burası han mı, yoksa saray mı? Defol buradan. Arabana da elmalara da el koyuyorum. Nöbetçi, muhafız komutanına dönmüş;…

  • Gurudwara

    Dil

    Adamın birinin atadan kalma antik ipek bir halısı varmış. Elinin sıkıştığı bir gün aklıma gelmiş satmaya karar vermiş. O dükkana göstermiş bu dükkana göstermiş, ama kimse talip olmamış. Sonunda eski şeylerle ilgilenen zengin birinin methini duymuş. Aramış bulmuş ve halısını ona götürmüş. Zengin halıya şöyle bir bakmış ve sormuş, kaç para? Adam cevap vermiş 100 altın. Zengin tereddüt etmeden tamam demiş ve çıkartıp 100 altını vermiş. Adam sevinmiş. O sırada zengin sormuş bu halının kaç para ettiğini biliyor musun? Adam cevap vermiş hayır bayım. Zengin devam etmiş en az 3000 altın eder. Adam susmuş. Zengin sormuş, niye 100 altına verdin? Adam biraz düşünmüş ve cevap vermiş, bayım bağışlayın ama benim…

  • Gurudwara

    Diderot

    Aydınlanma Çağı’nın en önemli kişilerinden birisi olarak kabul edilen ve Fransız Devrimi’ni hazırlayan düşünsel gelişmelerde inkâr edilemeyecek büyüklükle katkısı olan Diderot, bir ara büyük borç altına girmiş ve paraya ihtiyacı en üst düzeye çıkmışken 1765 yılında Rus İmparatoriçesi Büyük Catherine, sanat ve bilimin koruyucusu olarak, Diderot’nun kütüphanesini satın aldı ve hemen sonra o kütüphaneyi yine Diderot’ya bıraktı. Böylece Diderot’nun eline önemli bir miktar para geçmiş oldu. Catherine bununla da yetinmeyip 25 yıllık maaşını peşin vererek Diderot’yu kütüphanecisi olarak işe başlattı. Diderot, eline geçen bu büyük parayla öteden beri almayı düşünüp de alamadığı kırmızı pahalı bir sabahlık aldı. Sabahlık o kadar görkemliydi ki Diderot evdeki eşyaların ona uymadığını fark etti ve…

Araç çubuğuna atla