-
Güven
Yeni evlenmiş bir adam eşiyle birlikte evine dönüyormuş. Botlarıyla birlikte bir nehri geçmektelermiş; fakat aniden büyük bir fırtına çıkmış. Adam bir savaşçıymış; fakat buna rağmen eşi çok korkmuş. Çünkü fırtınadan kurtulmalarının imkânı yok gibi gözüküyormuş. Botları çok küçükmüş ve fırtına öylesine devasa bir büyüklükteymiş ki her an batabilirlermiş. Fakat tüm bunlara rağmen adam sanki hiçbir şey olmuyormuş gibi sessiz ve sakince oturmaktaymış. Kadın korkudan tir tir titrerken adama: ‘Sen korkmuyor musun? Bu hayatımızın son anı olabilir! Nehrin karşı tarafına ulaşamayacağız gibi gözüküyor. Yalnızca bir mucize bizi kurtarabilir, aksi hâlde ölümümüz kesin. Korkmuyor musun? Aklını mı kaçırdın’ demiş. Adam gülmüş ve kılıcını kınından çıkardığı gibi kadının boynuna hızla yaklaştırmış. Kılıç kadının…
-
Ninniler
30 yaşlarındaki Alman yüzücü Maria yarışmak için Şili’ye uçarken Buenos Aires (Arjantin) havaalanında aktarma sırasında koltukta uyuya kalır. Birden anlamadığı bir nedenle içinde bir yitirmişlik duygusu ve isyan ile uyanır. Neden böyle hissettiğini anlamaya çalışırken yanında oturan Arjantinli kadının kucağındaki bebeğine söylediği ninninin ona çok acı verdiğini fark eder. Maria İspanyolca bilmemektedir ama ninninin müziğini ve sözlerini anlayamadığı bir şekilde çok iyi hatırlamaktadır. “Bu küçük güzel kız uyumak ister, ama hınzır uyku gelmek istemez. Hadi uyu, kızım benim, hadi benim güneşim uyu kalbimin parçası hadi, bir sürü işim var beni bekleyen…* 2010 yılında yönetmen Florian Micoud Cossen’in senarist Elena von Saucken ile yazıp yönettiği “Das Lied in mir” (İçimdeki şarkı)…
-
Korku
Bir Hint masalına göre, kediden korktuğu için devamlı endişe içinde yasayan bir fare vardır. Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür. Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya başlar. Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya baslar. Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkan yok. Onu eski haline döndürür. Ve der ki, “Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüreği var. O yüzden ben sana yardım edemem.” Ünlü yazar Shakspeare, günümüz yaşamına çevrildiğinde sanki bu masalı biliyormuş ve de özetlemek istiyormuş gibi bu konuda söyle demiş : “İnsanların çoğu; Sevmekten…
-
Bırakmak Özgürleştirir
Ölüm de hayatın bir parçası. Thich Nhat Hanh’ın yol göstericiliğinde, ölüm üzerine farklı bir açıdan düşünmeyi deneyelim: Bırakmak özgürleştirir Vox yazarı Eliza Barclay’in Thich Nhat Hanh’ın öğrencilerinden Phap Dung ile yaptığı röportajda, bilge keşişin ölüm ile ilgili öğretisine dair basit ve muhteşem doneler var: “Doğum, yaşlılık, hastalık ve ölüm var. Bunlarla nasıl baş edeceğiz? Ölüm, bırakmakla ilgilidir. Bedenimizi, duygularımızı, düşüncelerimizi, kimliğimizi bırakmak demektir. Ancak sorun şu ki, biz günbegün ölmemize izin vermiyoruz. Birbirimiz ve kendimiz hakkındaki düşüncelerimizi her gün peşimizde taşıyoruz. Bu bazen iyi bir şey olabilir ancak genellikle bizim büyümemizi engeller. Kendimizi markalaştırıp bir fikre hapsetmiş oluruz. Bırakma, salıverme pratiği bizi eşitliğe, özgürlüğe ve barışa götürebilir. Her gün yeniden…
-
Aydınlanmaya Dair Korku Nedir?
Herkesin bu kadar çok aydınlanmayı istediğini görüyorum. Aynı zamanda korktuğumuz da bir gerçek değil mi? Kendi varlığımızın içinde rahatlamaktan bizi alıkoyan korku nedir? Pek çok korku vardır, bir tane değil. İlki eğer aydınlanmak istersen psikolojik olarak ölmek zorundasındır. Yeni bir ruhsal varlık olarak yeniden doğmak zorundasın. Ve sen ruhsallık hakkında hiçbir şey bilmiyorsun. Kendin hakkında bildiğin her şey egonun etrafında merkezlenmiş olan zihnindir. Senin olmadığın bir şey ile özdeşleşmiş olman ve her zaman olduğun, her zaman olacağın şeyi unutmuş olman çok garip bir olgudur. Başka herhangi bir şey olmanın hiçbir yolu yoktur. Senin varlığın varoluşsal olana aittir. Ancak katman katman koşullanmışlık vardır: Ailenin, öğretmenlerin, din adamların, politikacıların. Seninle, gerçek senle ve seninle…
-
Korku Nedir
Korku, gölgen kadar yanıltıcıdır, ama vardır. Gölge de vardır yanıltıcı, negatif, ama yok değil ve bazen, gölge sende büyük etkiler bırakabilir. Bir ormanda, karanlık çökerken, kendi gölgenden korkabilirsin. Issız bir yerde, ıssız bir yolda, kendi gölgenden korkup koşmaya başlayabilirsin. Koşuşun gerçek, kaçışın gerçektir, ancak sebebi yanıltıcıdır. Yılan olduğunu düşünerek bir halattan kaçabilirsin; geri gelir ve yakından bakar, onu incelersen, olayın aptallığına güleceksin. Ama insanlar genelde korkunun var olduğu yerlere gelmeye de korkarlar. İnsanlar, en çok korkunun kendisinden korkarlar, çünkü korkunun sadece var olması bile, senin temellerini sarsmaya yeter. Sarsılan temeller çok gerçektir, unutma. Korku bir rüya, bir kabus gibidir, ama bir kabustan sonra uyandığında, etkileri sürer, o sersemlik devam eder.…
-
Yaşam Karşıtı Dinler
İnsan din adına sömürülmüştür; din adamı ve politikacı tarafından sömürülmüştür. Ve din adamı ve politikacı insana karşı derin bir komplo içindedir. İnsanı sömürmenin yegâne yolu onu korkutmaktır. Bir kez insan korku ile dolu olduğunda o boyun eğmeye hazırdır. Bir kez insan içinde korkudan titrerse kendisine olan güvenini yitirir. O zaman o, herhangi bir aptalca saçmalığa inanmaya hazırdır. Şayet o, kendine güven duyuyorsa bir insanı saçmalıklara inandıramazsın. Unutma, insan asırlardır bu şekilde sömürülmüştür. Sözde dinlerin ticari sırrının hepsi budur: İnsanı korkut, insanı değersiz hissettir, insanı suçlu hissettir, insanın cehennemin kapılarında durduğunu hissettir. İnsanı nasıl bu kadar korkutmalı? Yegâne yol şudur: Hayatı kötüle, doğal olan her şeyi kötüle. Seksi kötüle çünkü o…
-
Sevgi
Sevgi çok nadirdir. Bir insanın gönlüne ulaşmak büyük bir devrim yaşamaktır; çünkü eğer bir insanın gönlüne ulaşmak istiyorsan, o kişiye de senin gönlüne ulaşma olanağını sunman gerekir. O zaman savunmasız olursun, tamamen açılır ve korunmasız kalırsın. Bu risklidir. Bir başkasının gönlüne ulaşmasına izin vermen riskli ve tehlikelidir çünkü o kişinin sana ne yapacağını bilemezsin. Bütün sırlarını öğrendikten, bütün gizlediklerin açığa çıktıktan, kendini tamamen açığa çıkarttıktan sonra diğer insanın ne yapacağını asla bilemezsin. Korku oradadır. Zaten o yüzden kendimizi hiç açmayız. Sadece tanışıklık olan bir şeyi sevginin gerçekleşmesi gibi yorumlarız. Çeperler buluşur ve biz tanıştığımızı zannederiz. Sen çeperin değilsin. Aslında çeper senin bittiğin sınırdır, sadece etrafında oluşmuş olan çittir. O sen…