-
Kuru Yaprakların Müziği
Osho’nun bir sohbetinden… Buddha’nın ölmeden önce, mürşitlerin 2500 yıl sonra “dost”a dönüşeceğini söylediğine dair bir hikaye… “Hayatım boyunca sakladığım bir sırrı açıklamak istiyorum: Güzel bir günde Gotama Buddha, bakıcısı ve müridi Ananda ile yürüyüşe çıkmış. Mevsim sonbaharmış. Ağaçlar neredeyse çırılçıplak kalmış, yapraklarını dökmüşler. Rüzgâr ağaçların arasında dolanırken, yapraklar harikulade sesler çıkarıyorlarmış. Buddha, yaprakların üzerindeki bu yürüyüşten çok mutlu olmuş. Kuru yaprakların müziği… Birkaçını eline almış. Ananda sormuş: “Hep sormak istediğim bir soru var. Fakat sizinle yalnız kalmak çok zor. Yanınızda hep birileri var. Bugün, bu ormanda yalnızız. Dayanamayıp soracağım. Bize her şeyi söylediniz mi, yoksa sakladığınız sırlar var mı? Buddha: “Elimdeki yaprakları görüyor musun?” demiş. “Ve ormandaki bütün yaprakları?” Ananda:…
-
Dünya
“Büyük bir kafilenin yolu çöle düşmüştü. Su yoktu. Bunalmış bir halde yol alırlarken bir kuyuya rastladılar. Hemen kovayı sallandırdılar. Fakat az bir zaman sonra ip hafifledi. Çektiler gördüler ki ip kesilmiş. Kesik ipe başka bir ip eklediler, başka bir kap buldular, kuyuya saldılar. Bu ip de kesildi. Nihayet kafiledeki akıllı birisi, ben ineyim de bir bakayım dedi, kim kesiyor bu ipi? Kuyuya indiğinde bir de ne görsün? İçerde zebella gibi bir zenci var, kılıcını çekmiş beklemede. Kuyunun bir yanına da adam kelleleri yığılmış. Zenci inen adama sordu:, – Dünyanın neresi iyi? Akıllı adam, ‘aniden herhangi bir yere iyi dersem belki onca orası kötüdür’ diye düşündü ve şu cevabı verdi: –…
-
Bir Gören Var
Üsküdarlı Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri, üstadı Üftade Hazretleri’nin hizmetinde talebe iken, birçok talebe arkadaşlarının arasında, üstadının yanında ayrı bir yeri vardı. Üftade Hazretleri, talebeleri arasında en çok onunla ilgilenir, bir çok iltifatlar eder ve onun yetişmesine ayrı bir ihtimam gösterirdi. Üstadın o talebesi ile fazla meşgul olmasını diğer talebeler çekemezler ve çok kıskanırlardı. Talebelerin bu halini sezen Üftade Hazretleri, onları imtihan etmek istedi. Hepsini huzuruna çağırarak ellerine birer bıçak ve birer de tavuk verip: -Bunu gidip kimsenin görmediği yerde kesip geleceksiniz. Tek şartım, keserken hiç kimsenin sizi görmemesi ve yalnız olmanızdır. Kim daha çabuk gelirse, benim en çok takdirimi o talebem kazanmış olur, buyurdular. Bıçakla tavuğu alan talebeler süratle yayıldılar…
-
Enkarne Olan
Manastırda uyum ve huzur içinde yaşıyorlardı. Uzak köylerden gelen insanlar böyle sevgiyle dolu bir ortamın sıcaklığının tadını çıkarmak için manastıra akın ederlerdi. Sonra bir gün üstat dünyaya veda etti. Bir süre keşişler geçmişte yaşadıkları gibi yaşamaya devam ettiler ama bir süre sonra günlük rutin özellikleri olan disiplin ve adanmada gevşemeler başladı. Her gün kapıya gelen köylülerin sayısı gittikçe azaldı ve yavaş yavaş manastır bakımsız ve ruhsuz bir yere dönüştü. Kısa bir süre sonra keşişler aralarında tartışmaya, çekişmeye başladılar. Bazıları parmaklarını sallayarak başkalarını suçladı, bazılarının da içleri suçluluk duygusu ile doldu. Manastır duvarlarındaki enerji bu husumet ile çatırdadı. Sonunda, kıdemli keşiş artık bu olumsuz atmosfere dayanamaz oldu. İki günlük yürüyüş mesafesinde…
-
Zen’in 6. ve Son Pir’i
Çinli genç bir adam olan Huineng (1) ilk gençlik yıllarında geçimini sağlamak için dolaşarak odun satardı. Bir hana odun teslim ettiği bir gün okuma yazma bilmemesine rağmen konuklardan birinin Elmas Sutranın Çince’ye çevirisi olan Jingangjing’i okuduğu ana denk geldi, dinlerken bir aydınlanma yaşadı. Bunun üzerine Budizm’i daha yakından tanımaya karar vererek, büyük usta Hongren’i (2) görebilmek için Kuzey Çin’e doğru 800 km’lik bir yolculuğa çıktı… Otuz gün süren bu yolculuğunun sonunda Zen(3) Budizmin beşinci büyük piri olan Hongren’inde yaşadığı manastırının bulunduğu Huang Mei Dağı’na ulaştı. Kendisine nereden ve ne amaçla geldiği sorulunca; Huineng, ‘güneyden geldiğini ve aradığının yalnızca Budalık olduğu’ cevabını verdi. Hongren ‘güneylilerin barbar olduklarını, bu nedenle Huineng’ın Budalığa…
-
Zen Zihni
Genç bir mürid, zazen öğrenmek için ustasına yalvarır. Ustası ona her gün meditasyona oturmasını ve her günün sonunda meditasyonda neler olduğunu, neler yaşadığını bir kağıda not almasını ve kendisine getirmesini söyler. Ertesi günün ilk ışığında mürid zazene oturur ve tam 1 saat boyunca meditasyonunu yapar. Gözlerini açtıktan sonra heyecanla tüm olan biteni, hissettiklerini, olağanüstü anlatımıyla kağıda döker ve gün batmadan ustasına yetiştirir. Usta, oturduğu yerden hiç kalkmadan kağıdı alır, okur ve buruşturup yere fırlatır, tek kelime de etmez… Mürid, başarısız olduğunu hisseder ve o da, tek kelime etmeden odadan ayrılır. Ertesi gün yine günün ilk ışığında mürid kalkar, meditasyona oturur, bu kez dün yaşadığı ve ne olduğunu hala anlamadığı o…
-
İnsanın Kendini Arayışı 4
İnsanın kendini tanımaya dair yaptığı çalışmalar, kendi özelinde gerçek doğasını, kendi hakikatini tanımak için yeterli olmasa bile; hiç değilse hakikata dair bir güzel koku almasına, hakikatin ardındaki sonsuzluğa dair genişleyen idrakinin ona getirdiği sezgisel bilgilere ulaşmasına vesile olacaktır. Bu da arayış yolundaki kararlılığı, sabrı arttırarak onu kendine biraz daha yaklaştıracaktır. Kendini tanıma arayışı içinde ulaşacağı idrak ile; arayışını dıştan içeriye yönlendiren insan, kalbe yönelir. Böylelikle kendi hakikatini anlama yolculuğunda bir başka zirveye ulaşır; kendini bilme.. Bu hal, kamil insan olma hali, erdemli/bilge/arif kişilere özgü bir durumdur. Önceleri kendini bilmeyen bir yaşantıda kaybolmuş, kalbini bir yığın vesvese, endişe, zihinsel, düşünsel, duygusal artıklar, dünya meşgalesi ile doldurmuş, ayakta ya da yatakta uykuda…
-
İnsanın Kendini Arayışı 3
Zamanda yolculuk Ey Yolcu; Bu yolculuk için seçtiğin yol sonu olmayan bir yoldur. Seni, Sana ulaştırır. Kendinden başlayıp, kendinden içeriye doğru yürüdüğünde attığın her adımla açtığın bir yoldur. Tıpkı karla kaplı geniş bir ovada, göz gözü görmeyen bir tipi altında yürümek gibi. Görüş mesafen sıfırdır sadece attığın adım ve adımını attığın an vardır. Çünkü Zamanda Yolculuk yapmak ancak “An”da yaşamakla mümkün olabilir. Bu yolculukta en ilkel içgüdülerin ve en gelişmiş sezgilerin refakat eder sadece sana. Ya eski izlerin üzerinden gidersin, ya da fırtına onları örtmüş, veya tipi görüşünü engellediğinden ya da sadece öyle seçtiğin için sen kendi yolunu yaratırsın. Bu yüzden bir tek değil sonsuz sayıda yol vardır. “Ya bir…
-
İnsanın Kendini Arayışı 2
İnsan kendini gerçekten tarafsızca, öylelikle bilebilir mi? “Aramakla bulunmaz, lakin bulanlar hep arayanlardır!” diyen Beyazıd-ı Bestami ustaya kulak verirsek, öylelikle olamayacağı aşikar gözüküyor. Kendini tanımak için, bilmeli, bilmek için bulmalı, bulmak için aramalı, aramak için arayıcı olmalı. Bu bir yolculuğa benziyor olsa da, bilinmeyen yollarda kaybolma ihtimali çok fazla olan tehlikeli bir yolculuk bu. Nereye gideceksin? Peki ya harita, ya rehber?.. Harita, çocuklukta evde ebeveynlerden öğrendiklerimizse? Okuduğumuz kitaplar, dinlediğimiz konuşmalar, katıldığımız seminerlerden oluşan bir haritaysa? Sadece rivayetse… Seni de ravi (rivayet eden, söylenti anlatan) yapar, kendini bilen yerine… Filozof Xavier Pavie, adını ‘Kendinin Çırağı Olmak’ diye çevirebileceğim kitabında, insanın kendini tanımasının ‘hayatta başarılı olmak için’ ne kadar önemli olduğunu vurguluyor.…
-
Olmak Ya da Olmamak 2
On yıllık çalışmanın ardından Zenno artık bir zen ustası olmaya hazır olduğuna inanıyordu. Yağmurlu bir günde ünlü üstat Nan-in’i ziyarete gitti. Zenno eve girdiğinde Nan-in sordu: “Şemsiyeni ve ayakkabılarını dışarıda mı bıraktın?” “Elbette” diye cevap verdi Zenno; “Bu kibarlık gereğidir. Gittiğim her yerde böyle yaparım.” “O halde şu soruma cevap ver: Şemsiyeni ayakkabılarının sağına mı yoksa soluna mu koydun?” “Hiçbir fikrim yok üstadım.” “Zen Budizmi, yaptığın her şeyin tamamen farkında olma sanatıdır” dedi Nan-in. “Küçük detaylara dikkat etmemek bir adamın tüm hayatını mahvedebilir. Evinden aceleyle çıkan bir baba bıçağı asla küçük oğlunun ulaşabileceği bir yerde bırakmamalıdır. Bir Samuray kılıcını her gün bilemezse en çok ihtiyacı olduğu anda kılıcının paslanmış olduğunu…