-
Bırakmak Özgürleştirir
Ölüm de hayatın bir parçası. Thich Nhat Hanh’ın yol göstericiliğinde, ölüm üzerine farklı bir açıdan düşünmeyi deneyelim: Bırakmak özgürleştirir Vox yazarı Eliza Barclay’in Thich Nhat Hanh’ın öğrencilerinden Phap Dung ile yaptığı röportajda, bilge keşişin ölüm ile ilgili öğretisine dair basit ve muhteşem doneler var: “Doğum, yaşlılık, hastalık ve ölüm var. Bunlarla nasıl baş edeceğiz? Ölüm, bırakmakla ilgilidir. Bedenimizi, duygularımızı, düşüncelerimizi, kimliğimizi bırakmak demektir. Ancak sorun şu ki, biz günbegün ölmemize izin vermiyoruz. Birbirimiz ve kendimiz hakkındaki düşüncelerimizi her gün peşimizde taşıyoruz. Bu bazen iyi bir şey olabilir ancak genellikle bizim büyümemizi engeller. Kendimizi markalaştırıp bir fikre hapsetmiş oluruz. Bırakma, salıverme pratiği bizi eşitliğe, özgürlüğe ve barışa götürebilir. Her gün yeniden…
-
Bardo Thödol: Duyarak Aracı Hallerden Kurtuluş
Bardo Thödol, insan ruhunun ölüm olayından tekrar doğmasına dek içinde bulunacağı koşulları ve geçireceği bilinç hallerini ayrıntılı bir biçimde açıklayan ve ruha ölüm sonrasında geçirebileceği haller konusunda rehberlik yapan bir Tibet kitabıdır. Batı’da bu kitaba Tibet Ölüler Kitabı denmiştir. Bardo Thödol, “bar”, “do”, “thos” ve “grol” sözcüklerinin bir araya getirilmesiyle oluşmuştur. (Bar-do’i-thos-grol) ve “duyarak aracı hallerden kurtuluş” anlamına gelir. Bu kitap adının anlamından da anlaşılacağı gibi, ölmekte olan kimseye öte-alemde yardımcı olması amacıyla, huzurunda okunacak biçimde düzenlenmiştir. Bu kitaptaki bilgilere göre, kişinin imajinasyonunu, niyet, düşünce ve duygularını denetleyebilme yeteneğini henüz yeryüzündeyken kazanabilmiş olması kendisine ölüm sonrası yaşamında son derece yararlı olur ve bedeninin terk eden herkesin geçireceği ilk zor aşamaları…
-
Yaşam ve Ölüm
Bu haftaki anlatılmaz olanları anlatan hikayemizi Arthur Schopenhauer’in “Bu dünyadaki en iç rahatlatıcı ve insanı yücelten eser olsa gerek. Yaşamımın tesellisi o oldu, ölümümün de o olacak” dediği; Hint mistisizminin temel metinlerinden olan Upanishad’ ların en eski ve etkileyicilerinden biri olan Katha Upanisad’tan seçtik. Eser “Kathopanishad” diye de bilinir. Bhagavad Gita, bu Upanişad’tan bazı bölümleri bire bir almıştır. Hint geleneğinde diğer Upanişad öğretilerini rişiler (ermişler) vermiştir ama bu Upanişad öğretisini bizzat “Ölüm Tanrısı Yama” olarak kişileştirilmiş “ölüm” verir. Hikayesi ise şöyle: Binlerce yıl önce, eski Hindistan’da Vacaşravasa isminde bir ermiş yaşardı, Naçiketas isminde altın kalpli bir de oğlu vardı, çok dindar bir yapısı olan bu ermiş, öldükten sonra tanrı katında…
-
İyilik ve Vefa
Bir kurdu avcılar fena halde sıkıştırmıştır. Kurt ormanda oraya buraya kaçmakta, ancak peşindeki avcıları bir türlü ekememektedir. Canını kurtarmak için deli gibi koşarken bir köylüye rastlar. Köylü elinde yabasıyla tarlasına girmektedir. Kurt adamın önüne çöker ve yalvarmaya başlar: “Ey insan ne olur yardım et bana, peşimdeki avcılardan kaçacak nefesim kalmadı, eğer sen yardım etmezsen biraz sonra yakalayıp öldürecekler.” Köylü bir an düşündükten sonra yanındaki boş çuvalı açar, kurda içine girmesini söyler. Çuvalın ağzını bağlar, sırtına vurur ve yürümeye devam eder. Birkaç dakika sonra da avcılara rastlar. Avcılar köylüye bu civarda bir kurt görüp görmediğini sorarlar, köylü “görmedim” der ve avcılar uzaklaşır. Avcıların iyice uzaklaştığından emin olduktan sonra köylü sırtındaki torbayı…
-
İnsanın Ölümsüzlük Arayışı 5
Arayışımız coğrafi olarak yönünü doğuya döndüğünde kaçınılmaz bir şekilde Çin ve Japonya ya ulaştı. Ve arayış boyunca bin farklı isimle çağrılmakta olduğunu gördüğümüz ve başlangıçta Olimpos’ taki ölümsüz Tanrıların sarayından hikayemize katılan ölümsüzlük iksiri bu kez ölümlü bir imparator sarayında ortaya çıktı… İmparatorun dileği, hem kendi yaşamında hem de iki ülkenin kaderinde büyük rol oynadı. Yapılan yeni bir arkeolojik keşfe göre, Çin’in ilk imparatoru Qin Shi Huang’ın (MÖ 210) ölmeden önce verdiği emri içeren bir yazıt bulundu. Ünlü Terrakotta Ordusunu yaptıran Qin Shi Huang, efsanevi ölümsüzlük iksirinin bulunması için ülke çapında bir araştırma emri vermişti. Söz konusu bulgu, 2002’de Hunan eyaletindeki bir kuyunun dibinde, ahşap bir plakanın üstüne yazılmış olarak…
-
İnsanın Ölümsüzlük Arayışı 4
Arayışımız kronolojik tarihsel olarak olmasa da coğrafi olarak yönünü doğuya döndüğünde Pers İmparatorluğu’nun sınırlarına ulaşır. Ve arayış boyunca bin farklı isimle çağrılmakta olduğunu gördüğümüz taş doğuya doğru ete kemiğe bürünür. Bu binlerce ismin amacı onu saklamak değil, ifşa etmek olmasına rağmen sembol dilinin çok daha etkin kullanıldığı doğu bilgeliğinde hiçbir zaman gerçek ismiyle, daha doğrusu herkesin bildiği ismiyle adlandırılmamıştır. Tıpkı Hz.Ali’nin de yüzlerce yıl sonra ifade edeceği gibi “İlim bir nokta idi, cahiller onu çoğalttı.” Öğrenci ona verilen her “ismin” maddenin belli bir niteliğini, halini veya görünüşünü anlattığını, bu şekilde daha kolay tanınabileceğini unutmamalıdır. ‘Surette kalırsan putperestsin. Her şeyin suretini bırak, manaya bak. Hacca giderken hac yoldaşı ara. Ama ha Hintli…
-
İnsanın ölümsüzlük Arayışı 3
1900 lerden itibaren, insanlığın artan refah seviyesi ile birlikte insanın tüm kültürel üretimlerinin incelenmesi başladığında en ilginç üretimlerden biri olan mitlerde bu incelemeden payın aldı. Bu aşamada mitolojik anlatılarla kronolojik tarihi uzlaştırma girişimleri sırasında ‘yeterli bilimsel temele ulaşılamadığından’ kısa bir süre sonra mitler tarih bilimi incelemesinin konusu olmaktan çıktı. Gökyüzü cisimlerine izafe edilen mitolojinin aslında insanların veya halkların ruhsal sistemlerinin gökyüzüne yansıtılmasından ibaret olup olmadığı hep tartışılagelmiştir. Modern fizik bize nesnel bilginin tamamen insan öznelliğine dayandığını söylüyorsa, teorik ve deneysel fizikte vardığımız sonuçlar çelişmiyorsa, zihnimizde işlettiğimiz matematiği gözlediğimiz görünen evrene uyguladığımızda hesaplar tutuyorsa, insanın zihinsel işleyişini gökyüzüne yansıtmadan edemediğini düşünmemiz pek garip kaçmamalı… Yıldızların insan hayatını yönlendirebilecek güce sahip olduğuna…
-
İnsanın Ölümsüzlük Arayışı 1
İnsanoğlu var olduğu günden bugüne kadar hep iki şey için uğraştı; yaşamak ve var olmak. Çünkü insanın en temel çelişkisi ölümle hayat arasında… Doğduğu günden itibaren ölümcül bir hastalığa sahip olan insanoğlu, bunu aşmak için var olduğu tarih boyunca, iki nesneye sahip olmak için uğraşıp durmuş. Biri ölümsüzlüğe çare bir yiyecek, diğeri ise bakırı altına çevirecek bir iksir icat etmek. Biz bu ilk yazıda insanın ölümsüzlük arayışındaki birinci durağı olan, onu ölümsüz yapacak diye inandığı yiyecekten bahsedeceğiz ki tarihin çarkı eski Yunan medeniyetine geldiğinde bu yiyeceğin artık çok bilindik bir adı vardı… Ambrosia Yiyecek, yeryüzündeki hikayemizin başından beri tüm canlılar için hayati önem taşımakta. Hatta insanın anlayışında o kadar derin bir…
-
Eğer bir şeyi ‘bütün’ olarak görebilirsen
Yaşamın ne güzel olduğunu görmenin yolu, ona ölümün bakış açısından bakmaktan geçiyor. İkisi birdir. Yaşam ve ölüm yan yana yatarlar birlikte olan sevgililer gibi. Tutuşmuş eller gibi. Sonuçla, yol gibi. “Ölüm bir an.. Gelme olasılığı her an.. Tam da bu yüzden Şimdi söyle, Şimdi sev, Şimdi anla, Şimdi yap, Şimdi yaşa, Şimdi ol… Her şeyin sonu Her an gelebilecekken Yarına güvenme…”
-
Ölüm bir yanılsamadır
Başkalarını ölürken gördünüz; peki ya kendinizi? Peki birinin ölümünü gördüğünüzde onu gerçekten ölürken görüyor musunuz? Tüm görebildiğiniz ve tıp biliminizin tüm görebildiği, ölen kimsenin soluk almadığı, nabzının kaybolduğu ve kalbinin atmadığıdır. Birkaç gün önce Keşmir’in Pakistan işgali altındaki bölgesinde yaşayan bir adam, üçüncü kez ailesini ve arkadaşlarını yanılttı. Yüzotuzbeş yaşında, üçüncü kez öldü. İnsanlar bu duruma oldukça şüpheyle yaklaştılar, çünkü aynı oyunu daha önce de iki kere oynamış, iki kere daha ölmüştü. Doktorlar tarafından öldüğü tespit edilip, rapor yazıldıktan sonra bir anda uyanıp, gözlerini açıp, kahkahalar atmaya başlamıştı. Bu yüzden bu kez öldüğünde, herkes çok dikkatli davrandı. Doktorlar büyük bir dikkatle ölüme ait tüm verileri topladılar; hepsi de hiçbir soru…