• Gurudwara

    Güven

    Yeni evlenmiş bir adam eşiyle birlikte evine dönüyormuş. Botlarıyla birlikte bir nehri geçmektelermiş; fakat aniden büyük bir fırtına çıkmış. Adam bir savaşçıymış; fakat buna rağmen eşi çok korkmuş. Çünkü fırtınadan kurtulmalarının imkânı yok gibi gözüküyormuş. Botları çok küçükmüş ve fırtına öylesine devasa bir büyüklükteymiş ki her an batabilirlermiş. Fakat tüm bunlara rağmen adam sanki hiçbir şey olmuyormuş gibi sessiz ve sakince oturmaktaymış. Kadın korkudan tir tir titrerken adama: ‘Sen korkmuyor musun? Bu hayatımızın son anı olabilir! Nehrin karşı tarafına ulaşamayacağız gibi gözüküyor. Yalnızca bir mucize bizi kurtarabilir, aksi hâlde ölümümüz kesin. Korkmuyor musun? Aklını mı kaçırdın’ demiş. Adam gülmüş ve kılıcını kınından çıkardığı gibi kadının boynuna hızla yaklaştırmış. Kılıç kadının…

  • Gurudwara

    Dünya Kurdu İnsan

    Ceviz kurdu, gireceği kadar bir delik açarak cevizin içine girer. Cevizin içi insan beynine benzer, başlar onu yemeye. Buraya kadarı normal. Yedikçe şişmanlar. Karnı büyür. Yeterince yükünü tutup doyunca gitmek ister ama girdiği delikten çıkamaz. Daha da kötü olanı; içi yenilen ceviz de kurumuş ve sertleşmiştir, o deliği genişletmek artık imkansızdır. Kurtçuk oturup bakar, delikten geçip çıkmak için tek çaresi vardır: Zayıflamayı beklemek. Aç kaldıkça zayıflar, eski cılız haline döner. Ve bir gün çıkar. Ama çıktığında mevsim bitmiş, ortada aç ve cılız bir kurtçuk ile bir içsiz ceviz kalmıştır. Kimi insanlardaki para ve mal – mülk hırsı da ceviz kurduna benzer. O hırsı yenip, artık yeter, dediğinde baharlar ve yazlar…

  • Gurudwara

    Hal

    Dervişin biri, bir ırmak kenarında abdest alırken suyun içinde çok değerli bir taş görür. Taşı alıp çantasına koyar ve yoluna devam eder. Akşamüstü bir yerde dinlenmek için oturur Bu arada bohçasını açar ve ekmek peynirinden yemeye başlar. O sırada yakından geçen bir dilenciyi de sofraya davet eder ve ikramda bulunur. Bir ara dilencinin gözü çantadaki taşa takılır. Dervişe, “Allah rızası için bu taşı bana verir misin?” der. Derviş taşı çıkarır ve dilenciye verir. Dilenci gider ama ertesi sabah tekrar geri gelir ve dervişe sorar; “Bu taşın ne kadar değerli olduğunu biliyor muydun?” Derviş, “Evet” der. Dilenci tekrar sorar; “Yani bunu satınca ömrün boyunca zengin bir hayat süreceğini biliyor muydun?” Derviş…

  • Tasavvuf

    Allah Rızası

    İmam-ı  Şibli hazretleri (861-946) yaşadığı dönemde sevilen sayılan bir zattır. Onu gıyabında tanıyan ve muhabbet besleyen bir fırıncı var. Bir gün İmam-ı Şibli hazretleri kendisine gıyaben muhabbet besleyen fırıncının şehrine yolu düşer. Sabahleyin fırıncıya uğrar, parası yok karnı açtır. Fırıncıdan,“Allah rızası için bir ekmek “ister. Fırıncı ekmek vermez “Allah versin” diyerek gönderir. Fırıncının komşuları onun bir dilenci değil, İmam-ı Şibli hazretleri olduğunu söyleyince fırıncı arkasından yetişir, durumu anlatır, ısrarla affını ister. Şibli hazretleri de ancak fırıncının yüz altın harcayarak şehrin ahalisine yemek verirse bunu telafi edebileceğini söyler. Fırıncı sözünü yerine getirir, yüz altın harcayarak  tüm ahaliye yemek verir. Yemekte Şibli hazretlerine “bize biraz nasihat et” derler. “Nasıl nasihat istiyorsunuz” deyince…

Araç çubuğuna atla