Gurudwara

Diderot

Aydınlanma Çağı’nın en önemli kişilerinden birisi olarak kabul edilen ve Fransız Devrimi’ni hazırlayan düşünsel gelişmelerde inkâr edilemeyecek büyüklükle katkısı olan Diderot, bir ara büyük borç altına girmiş ve paraya ihtiyacı en üst düzeye çıkmışken 1765 yılında Rus İmparatoriçesi Büyük Catherine, sanat ve bilimin koruyucusu olarak, Diderot’nun kütüphanesini satın aldı ve hemen sonra o kütüphaneyi yine Diderot’ya bıraktı.

Böylece Diderot’nun eline önemli bir miktar para geçmiş oldu.

Catherine bununla da yetinmeyip 25 yıllık maaşını peşin vererek Diderot’yu kütüphanecisi olarak işe başlattı.

Diderot, eline geçen bu büyük parayla öteden beri almayı düşünüp de alamadığı kırmızı pahalı bir sabahlık aldı. Sabahlık o kadar görkemliydi ki Diderot evdeki eşyaların ona uymadığını fark etti ve başladı eşyalarını sabahlığına uygun olacak yenileriyle değiştirmeye. Her değiştirmede diğerleriyle uygunsuzluk daha da arttı ve ötekileri de yenilemeye başladı. Sonunda kendisini, evdeki bütün eşyaları yenileriyle değiştirmiş ve yeniden borçlu duruma düşmüş olarak buldu.

Diderot, bütün bunlardan sonra “Eski Sabahlığım İçin Pişmanlık” başlıklı bir yazı yazdı ve içine düştüğü tüketim çılgınlığını anlattı. Bu yazıda anlatılanlar daha sonra Diderot Etkisi 1olarak literetüre girecek olan bir kavramında ebesi oldu.

Diderot bu makalesinde bu sürecin içindeyken yaşadığı duyguların bir kısmını şöyle tanımlıyor;

“Alelade kumaşı allayıp pullayıp ona fiyat biçme sanatını icat edene lanet olsun. Saygı ve hayranlık duyduğum şu giysiye lanet olsun. Nerede benim alelade kumaştan mütevazi rahat çaputum…’’

Tek bir yeni elbisenin giderek domino etkisiyle kendisini nasıl bir alışveriş girdabı içine çektiğini bu şekilde kaleme alan Diderot nihayetinde yeni sabahlık almakla yaşadığı pişmanlığı da ‘Diderot pişmanlığı’ olarak ifade eder.

Diderot’un bu gözlemi, günümüz tüketim bağımlılığı ve tüketici psikolojisine çok çarpıcı bir ışık tutmakta ve önemli bir gerçeği açıklamaktadır.

Diderot etkisinin tüketim bağımlılığına dair ortaya çıkardıkları da oldukça önemlidir. Çağdaş yaşam biçimi içinde ki günümüz insanı aldığı herhangi bir eşyayı beli bir tarzın parçası olmadığı sürece giymiyor veya belli bir tarzın ve konseptin parçası olmadığı sürece çoğu zaman satında almıyor…

İşte buna da Diderot bütünlüğü deniyor. Bu bütünlük her alışverişin birbirini tetiklediğini ifade eden mekanizmayı anlatır.

Diderot etkisi daha sonra ortaya çıkan Gestalt psikolojisiyle de benzer yönler taşımaktadır. Gestalt, ilkesine göre bütün, kendisini tek tek oluşturan unsurlardan daha önemlidir. Çoğu zaman parçaları tek tek değil, hepsinin birleşimi olan bir bütün olarak görürüz.

Diderot efekti, harcamaların gereksizliğinden ziyade; yeni bir alışverişin beraberinde bozulan bütünsellik algısı nedeniyle gereksiz harcamalar doğurduğu gerçeğini de ifade eder. Diderot bu etkiye dair değerlendirmelerini dile getirdiği yazısının sonunda şunları söyler:

“Örneğimin size bir ders vermesine izin verin. Yoksulluğun özgürlükleri vardır; zenginliğin engelleri var.”

1 Diderot Etkisi,

İsmini yukarıda hikayesin anlattığımız 18. yüzyılda yaşamış Fransız yazar ve filozof Denis Diderot’tan (1713-1784) alan bu kavram, çağımızdaki tüketim çılgınlığını ve ihtiyacımız olmayan şeyleri neden aldığımızı açıklamaya çalışıyor.

Öz olarak, satın aldığımız her yeni şeyin bizi başka yeni şeyler almaya teşvik ettiğini anlatmak için kullanılan bir kavramdır.

Fight Club’ü izleyenlerin hatırlayacakları şu ünlü,

“Nefret ettiğimiz işlerde çalışıp, ihtiyacımız olmayan şeyler alıyoruz.” peki neden?’’ repliği; üzerinde detaylı düşünmeyi hak eder…

Araç çubuğuna atla